4 Şubat 2017

KİTAP YORUMU| BEYOĞLU RAPSODİSİ



Merhaba Arkadaşlar.😇



  ''Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu'nda büyümüş, Beyoğlu'nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi... İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekan... Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final...'' 


  Selim, Kenan ve Nihat. Bu üç arkadaş, Galatasaray Lisesinde tanışırlar. Birbirlerinden çok farklı olsalar bile çok yakın dost olurlar. O zamandan itibaren hiç bir zaman ayrılmazlar ve birbirlerinin en büyük destekçisi olurlar.


    Hikayeyi Selim'in ağzından okuyoruz. Selim okuyup mimar olmuştur. Ancak babasının isteği üzerine mesleğini yapmaz ve kendi şirketlerinin başına geçer. Tekstil şirketi olan AZYA'yı gayet iyi idare eder ve maddi durumu da çok iyidir.  Evli olan Selim'in down sendromlu bir oğlu vardır: Burç. Selim diğer iki arkadaşına göre daha ağırbaşlıdır. Daha çok mantığıyla işlerini gerçekleştirir. Arkadaşlarına bazı konularda karşı çıksa dahi hiçbir zaman onları yalnız bırakmaz. 

    Nihat küçüklüğünden beri maddi açıdan zor durumdadır. Liseden itibaren Selim ve Kenan ona yardımcı olmuştur. Bu yüzden Nihat, ikisine karşı minnet duyar ve manevi olarak ikisininde en büyük destekçisi olmuştur. Nihat arkadaşlarının yardımıyla sahaf dükkanı açar ve burada tanıştığı biriyle evlenir, bir kızı olur.

    Kenan ise hukuk okumuştur ama o da Selim gibi babasının şirketinin başına geçer. Kısa sürede, çok bir çaba da harcamadan şirketi geliştirir. Zeki ve yetenekli olan Kenan ayrıca maceraperesttir de. Hayatını dolu dolu yaşamaya çalışır ve her türlü deneyimi yaşamaya çalışır.

     Son zamanlarda ölümsüzlüğe aklını takmış olan Kenan fotoğraf çekmeye yönelir ve sergiler açar. Fotoğraflarının herkesçe bilinmesini ister ve böylece o öldükten sonra bile konuşulacak olan fotoğraflarıyla adını yaşatmayı umar. Ama işler istediği gibi gelişmez hiç bir şekilde sergilerine beklediği ilgiyi alamaz. Nihat'ın aklına gelen bir fikirle arası iyi olan baş komiserden Beyoğlu'nda işlenmiş olan cinayetlere ait fotoğrafları alır. Bu fotoğrafları mankenlerle yeniden canlandırarak medyanın ilgisini de çekeceğini düşünür. Zaten fikir de Nihat'tan çıktığı için Nihat en başından beri Kenan'a yardım eder. Selim ilk başta bu işin tehlikeli olacağını söyleyip onları vazgeçirmeye çalışsa da başaramadığı için o da yardım etmeye başlar. 

   Fotoğrafları çektiği sırada iki cinayetteki ortamda bulunan tabloların aynı olduğunu fark eder. Aslında bu cinayetleri işleyenlerin aynı kişi olacağını düşünür ve tanıdığı avukat vasıtasıyla o cinayetten hapis yatanlarla görüşür. Aslında olayın bilinenden daha farklı olduğunu anlar ve cinayeti kendi çözmeye başlar. Çünkü tam sergiden önce böyle bir haberle gündeme gelmesinin sergi için de çok iyi bir reklam olacağına inanır. 

  Olaylar çok yavaş ama hiç beklenmedik bir şekilde gerçekleşir. Arka kapakta yazdığı gibi gerçekten benzersiz bir final. Ahmet Ümit'in diğer kitapları gibi bu kitapta çok güzel kurgulanmış. İçerdiği çok fazla betimlemeye ve ayrıntıya rağmen çok akıcı bir şekilde okunabiliyor. Daha önce Ahmet Ümit okumadıysanız çok ertelemeyin. Eminim sizlerde beğeneceksiniz.😊

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba! Yorumun için şimdiden teşekkürler.